-ANNE ROBOT 3000-
Kulanışı:Robotun ses kaydı dümesine basarak annemin sesini kayıd ediyorum yani annem mesela bulaşıkları yıka dedi,ona usb girişi yapılan yere flaş belleğimi taktığımda bulaşığın ne olduğunu anlayacak bu şöyle olacak ben flaş belleğin içine internetten bulaşık nedir yazacağım bilgiyi world belgesine kopyalayıp yapıştıracağım ozaman flaş belleğimi taktığımda dediğim şeyler anlayacak.
Özellikleri:Ev işleri yapar,bizimle konuşur,aile bireyleriyle bir robot gibi deyil bir insan gibi davranır ve ev yemklerini yapar.
NOT:Bu robotu annem bizimle daha vakit geçirsin diye.
Kaynak:Annem
27 Mayıs 2012 Pazar
15 Mayıs 2012 Salı
DÜNYANIN 7 HARİKASI
-Keops Piramidi -
Giza Piramitleri'nin üçü birden dünyanın yedi harikası listesine dahil değildir. Piramitlerden sadece Keops Piramidi bu listeye girmiştir. Keops Piramidi, 4. Hanedanlık zamanında MÖ 2560 yılında Firavun Khufu (Keops) tarafından yaptırıldı. Yapımının 20 yılı aştığı sanılmaktadır. Piramit yapıldığında 145,75 m yüksekliğindeydi. Yapıldığından itibaren 43 yüzyıl boyunca dünyadaki en yüksek yapı olarak kayıtlara geçmiştir. Keops Piramidi ilk inşa edilen olmasına rağmen dünyanın yedi harikası arasında günümüzde ayakta duran tek yapıdır.
-Babil'in Asma Bahçeleri -
"Bahçeler birbiri üzerinde yükselen büyük direklerden oluşuyordu. Bunların içleri çukurdu.Büyük bitkilerin ve ağaçların yetişebilmesi için toprakla doldurulmuştu. Kubbeler, sütunlar ve taraçalar pişmiş tuğla ve asfalttan yapılmıştı. Yüksekteki bahçeleri sulamak için Fırat Nehri'nden zincir pompalarla su yukarılara çıkarılıyordu. Bu şekilde üst seviyelere taşınan su, bahçeleri sulayarak teraslardan aşağıya yukarı Söylentiye göre Nebukadnezar bu yapıyı sıla hasreti çeken karısı Semiramis için yaptırmıştır. Semiramis Medes kralının kızıdır. Söylentiye göre Mezopotamyanın düz ve sıcak ortamı onu bunalıma itmiş, kral da karısının hasretini sona erdirmek için yapay dağların olduğu, suların aktığı yemyeşil bir bahçe yaptırmıştır.
Babil'in asma bahçelerinin günümüze gelen kesin izleri yoktur. Fakat, bölgede araştırma yapan arkeologlar, Babil'deki sarayın kuzeydoğusunda görünüşü garip olan temel ve tonozlar buldular. Bunların Babil'in Asma Bahçelerine ait olup olmadığını düşünülmektedir. Babil'in Asma Bahçeleri, klasik yazarlar tarafından ayrıntılı bir şekilde tanımlanmıştır. Günümüzde bu tanımlara göre çizilen resimler bulunmaktadır. Sanılanın aksine efsanevi bahçeler bir yerlere asılı değil, sadece sütunlarla desteklenen taraçalar üzerinde kurulmuştur.
-Artemis Tapınağı -
Efes'de Artemis Tapınağı
-Zeus Heykeli -
Olimpia'daki Zeus Heykeli
-Rodos Heykeli -
-İskenderiye Feneri -
Tehlikeli kıyı şeridi boyunca gemicileri yönlendirmek amacı ile Mısır'ın İskenderiye kenti kıyısındaki Faros (Pharos) adasında yapılmıştır. Proje Büyük İskender'in komutanları Ptolemy Soter zamanında MÖ 290 yılları sonunda başlamış, ölümünden sonra oğlunun hükümdarlığı zamanında bitirilmiştir. Şehrin batı limanında bulunan fener yaklaşık 166 m yüksekliğindedir. Sadece harikaların değil bugüne kadar yapılmış fenerlerin de en yükseğidir. Gemicilik için güvenli bir ortam sağlamak isteyen Yunanlı tüccar Sostratus tarafından finanse edilmiştir. Fener'in en gizemli yanı, gündüzleri bile güneş ışığını denize yansıtmak amacı ile tasarlanmış cilalı bronz aynalarıydı. Geceleri ise aynaların önünde ateşler yakılıyor, böylece aynanın yansıttığı ışık gece yaklaşık 50 km mesafeden görülebiliyordu. Yapı bir dizi depreme kadar bozulmadan kaldı. Fakat depremler ve doğal şartlar sonunda çöktü. Üst kısmı 955 yılında bir deprem ve fırtınada kopan fenerin gövde kısmı da 1302'de başka bir depremde çöktü. En sonunda 1480 yılında Memlük Sultanı Kait-bay tarafından fenerin olduğu yere yapılan bir kalede malzemeleri kullanılmak üzere tamamen yıkıldı.-Kral Mausollos'un Mezarı (Halikarnas Mozalesi) -
26 Nisan 2012 Perşembe
DEVLET
- İTALYA-
İTALYA:ÇOK GÜZEL BİR YERDİR İTALYADA EYFEL KULESİ VAR PİZZASI MEŞUR BİDE DİLLERİ MERHABA DEMEK CIAO DİYEYAZILIR ORAYI GEZMEK İSTERİM.
İTALYA HAKKINDA BİLGİ:İtalya Cumhuriyeti ya da kısaca İtalya (İtalyanca:Repubblica Italiana) Avrupa'nın güneyinde, çizme biçimli bir yarımadanın ve Akdeniz'de Sicilya ve Sardinya adalarının üzerine kurulmuş bir ülkedir. Kuzeyinde Fransa, İsviçre, Avusturya ve Slovenya ile komşudur. San Marino ve Vatikan şehir-devletleri de bütünüyle İtalyan topraklarıyla çevrilidir. İtalya devleti vatandaşı olanlar ya da soyu İtalya ile bağlantılı olan kişilere İtalyan denir.
İKİ KEKLİK BİR KAYADA ÖTÜYOR
-İKİ KEKLİK-
İki keklik bir kayada ötüyor
Ötmede keklik derdim bana yetiyor
AmaN aman yetiyorr
Annesine karada haber gidiyor
Yazması onaylı kundurası boyalı
Yar benim aman aman yar benim
Uzunda geceler yar boynuma
Sar benim aman aman sar benim
İki keklik bir dereden su içer
Dertlide keklik dertsizlere dert açar
Aman aman dert açar
Buna yanık sevda derler tez gecer
Yazması onaylı kundurası boyalı
Yar benim aman aman yar benim
Uzunda geceler yar boynuma
Yar benim aman aman yar benim
ÖYKÜSÜ
balıkesire bağlı edremit ilçesinin güre köyünün eşrafından kahveci mehmet şevket efendinin karısı şöhret hanım tarafından oğluna yazılmış bir türküdür. şöhret hanım zamanın zenginlerinden olduğu için zeytin toplamaya giderken cam topuklu ve rugan ayakkabılar giyermiş.
elbiseleri de oldukça güzel ve diğer köylülerden farklıymış. oğulları zekeriya sarıkamışa enver paşa komutasında askerliğini yapmaya gitmiştir. bu sırada ortam karlı olduğu için yol almak amaçlı karları teperlermiş. kar teperlerken kar kuyusuna düşüp şehit olmuştur zekeriya. şöhret hanımda ovada kekliklerle söyleşirken bu kötü haberi almıştır.
keklikler öterken şöhret hanımda bu türküyü yazar. ötmede keklik derdim bana yetiyor demiştir. cam topuklu ayakkabı ve güzel giyindiği için de yazması oyalı kundurası boyalı tanımı gelir.
Okuduğum bir kitabı tanıtma (Kaşağı)
Kaşağı çok güzel bir kitaptır herkeze öneriyorum bu kitabın özeti şudur.
Kaşağı
Birgün normal şirin güzel bir evde yaşayan bir aile ahırları var birde atları 2 kadeş 1 de babaları ile yaşayan aile biri büyük kardeş biri küçük at büyük olanındı. Birgün babası büyük olan kadeşe çok özel atlerın saçlarını tardığımız kaşağlardan veriyor sonra diyer kaşağı paslanıp eskiyene kadar onu saklıyor.Bir gün kutuyu bulan küçük kardeş kutuyu açıyor ve bir gümüş ışıl ışıl parlıyan kaşağını çıkartıyor tarağı inceliyor ve birgün babsı ile büyük oğulu biyere gidiyor ve küçük kardeş kaşağı alıp atın saçını tarıyor ve kaşağ elinden düşüp kırılıyor sonra parçaları alıp kutuya koyor ve birgün babaları kutuyu açtığındakırk parçalar çıkıyor ve baba büyük oğluna soruyor kaşağıya ne yaptın diye. Büyük kardeş bende ne oldu bilmiyorum dedi sonra küçük kardeşe sordular semi kırdın diye ben bilmiyorum dedi küçük kardeş büyür kardeş ben yapmadım babamada yapmadıysa kim yaptı dedi ,dedi ve küstüler hemde çok büyk küstüler ve bir gün küçük kardeş çok kötü bir hastalığa yakalandı ve çocuk oldü büyük kardeş çok üzüldü. Bu hikayeyi seçme nedenim:çok duygulandırıcı bir hikaye birde herkez hata yapabilir hatasız kul yoktur önmli olan hataları çabucak unutmak telafi etmektir.
Kaşağı
Birgün normal şirin güzel bir evde yaşayan bir aile ahırları var birde atları 2 kadeş 1 de babaları ile yaşayan aile biri büyük kardeş biri küçük at büyük olanındı. Birgün babası büyük olan kadeşe çok özel atlerın saçlarını tardığımız kaşağlardan veriyor sonra diyer kaşağı paslanıp eskiyene kadar onu saklıyor.Bir gün kutuyu bulan küçük kardeş kutuyu açıyor ve bir gümüş ışıl ışıl parlıyan kaşağını çıkartıyor tarağı inceliyor ve birgün babsı ile büyük oğulu biyere gidiyor ve küçük kardeş kaşağı alıp atın saçını tarıyor ve kaşağ elinden düşüp kırılıyor sonra parçaları alıp kutuya koyor ve birgün babaları kutuyu açtığındakırk parçalar çıkıyor ve baba büyük oğluna soruyor kaşağıya ne yaptın diye. Büyük kardeş bende ne oldu bilmiyorum dedi sonra küçük kardeşe sordular semi kırdın diye ben bilmiyorum dedi küçük kardeş büyür kardeş ben yapmadım babamada yapmadıysa kim yaptı dedi ,dedi ve küstüler hemde çok büyk küstüler ve bir gün küçük kardeş çok kötü bir hastalığa yakalandı ve çocuk oldü büyük kardeş çok üzüldü. Bu hikayeyi seçme nedenim:çok duygulandırıcı bir hikaye birde herkez hata yapabilir hatasız kul yoktur önmli olan hataları çabucak unutmak telafi etmektir.
28 Mart 2012 Çarşamba
MESLEK (POLİS)
--Polis Mesleği--
Türk Polis Teşkilatının kuruluş tarihi olarak Osmanlı Devleti tarafından kurulmuş olan ilk polis biriminin kuruluş tarihi olan 10 Nisan 1845 tarihi kabul edilmekte ve her yıl teşkilat tarafından kutlanmaktadır.
Polis terimi, kökeni Yunanca ve Latince olan bir kelimedir. Yunanca-Latince politika kelimelerinden türemiştir. Eski Yunanlılar kendi şehir devletlerine polis ismini vermişlerdir. Polis kelimesi, kuruluşu bulunduğu yerde kamu düzen ve güvenliğini koruyan, yasaların adil ve eşit bir şekilde uygulanmasını sağlayan teşkilat, kolluk, zabıta, şehirde güvenliği sağlamakla yükümlü kişiler anlamında kullanılmıştır. Polis kelimesinin yerine emniyet deyimi de kullanılmaktadır.
Polis, görevi itibariyle; asayişi, amme, şahıs tasarruf emniyetini ve mesken masuniyetini koruyan, halkın ırz can ve malını muhafaza ve ammenin istirahatını temin eden, yardım isteyenlere, yardıma muhtaç olan çocuk, alil ve acizlere muavenet eden, kanun ve nizamnamelerin kendisine verdiği vazifeleri yapan silahlı icra ve inzibat kuvvetidir.
Genel olarak polis, bir ülkenin sükûn, güvenlik ve düzenini sağlamak ve korumakla görevlidir. Bunu yerine getirirken önceden belirlenmiş müeyyidelere uymakla yükümlü ve hükümet tarafından alınan ve yerine getirilmesi istenen kararların icrasını sağlamakla görevlidir.
Polis yasasına göre polisin görevi, hukuk ve ve toplum düzenini güvence altına almak, asayişi ve güvenliği sağlamak, aynı zamanda suç işlenmesini önceden engellemek, işlenen suçları günışığına çıkartmak ve yargı makamlarına yargıya hazır olacak biçimde ulaştırmaktır.
Türk Polis Teşkilatının kuruluş tarihi olarak Osmanlı Devleti tarafından kurulmuş olan ilk polis biriminin kuruluş tarihi olan 10 Nisan 1845 tarihi kabul edilmekte ve her yıl teşkilat tarafından kutlanmaktadır.
Polis terimi, kökeni Yunanca ve Latince olan bir kelimedir. Yunanca-Latince politika kelimelerinden türemiştir. Eski Yunanlılar kendi şehir devletlerine polis ismini vermişlerdir. Polis kelimesi, kuruluşu bulunduğu yerde kamu düzen ve güvenliğini koruyan, yasaların adil ve eşit bir şekilde uygulanmasını sağlayan teşkilat, kolluk, zabıta, şehirde güvenliği sağlamakla yükümlü kişiler anlamında kullanılmıştır. Polis kelimesinin yerine emniyet deyimi de kullanılmaktadır.
Polis, görevi itibariyle; asayişi, amme, şahıs tasarruf emniyetini ve mesken masuniyetini koruyan, halkın ırz can ve malını muhafaza ve ammenin istirahatını temin eden, yardım isteyenlere, yardıma muhtaç olan çocuk, alil ve acizlere muavenet eden, kanun ve nizamnamelerin kendisine verdiği vazifeleri yapan silahlı icra ve inzibat kuvvetidir.
Genel olarak polis, bir ülkenin sükûn, güvenlik ve düzenini sağlamak ve korumakla görevlidir. Bunu yerine getirirken önceden belirlenmiş müeyyidelere uymakla yükümlü ve hükümet tarafından alınan ve yerine getirilmesi istenen kararların icrasını sağlamakla görevlidir.
Polis yasasına göre polisin görevi, hukuk ve ve toplum düzenini güvence altına almak, asayişi ve güvenliği sağlamak, aynı zamanda suç işlenmesini önceden engellemek, işlenen suçları günışığına çıkartmak ve yargı makamlarına yargıya hazır olacak biçimde ulaştırmaktır.
Türk Polis Teşkilatının kuruluş tarihi olarak Osmanlı Devleti tarafından kurulmuş olan ilk polis biriminin kuruluş tarihi olan 10 Nisan 1845 tarihi kabul edilmekte ve her yıl teşkilat tarafından kutlanmaktadır.
Polis terimi, kökeni Yunanca ve Latince olan bir kelimedir. Yunanca-Latince politika kelimelerinden türemiştir. Eski Yunanlılar kendi şehir devletlerine polis ismini vermişlerdir. Polis kelimesi, kuruluşu bulunduğu yerde kamu düzen ve güvenliğini koruyan, yasaların adil ve eşit bir şekilde uygulanmasını sağlayan teşkilat, kolluk, zabıta, şehirde güvenliği sağlamakla yükümlü kişiler anlamında kullanılmıştır. Polis kelimesinin yerine emniyet deyimi de kullanılmaktadır.
Polis, görevi itibariyle; asayişi, amme, şahıs tasarruf emniyetini ve mesken masuniyetini koruyan, halkın ırz can ve malını muhafaza ve ammenin istirahatını temin eden, yardım isteyenlere, yardıma muhtaç olan çocuk, alil ve acizlere muavenet eden, kanun ve nizamnamelerin kendisine verdiği vazifeleri yapan silahlı icra ve inzibat kuvvetidir.
Genel olarak polis, bir ülkenin sükûn, güvenlik ve düzenini sağlamak ve korumakla görevlidir. Bunu yerine getirirken önceden belirlenmiş müeyyidelere uymakla yükümlü ve hükümet tarafından alınan ve yerine getirilmesi istenen kararların icrasını sağlamakla görevlidir.
Polis yasasına göre polisin görevi, hukuk ve ve toplum düzenini güvence altına almak, asayişi ve güvenliği sağlamak, aynı zamanda suç işlenmesini önceden engellemek, işlenen suçları günışığına çıkartmak ve yargı makamlarına yargıya hazır olacak biçimde ulaştırmaktır.
Türk Polis Teşkilatının kuruluş tarihi olarak Osmanlı Devleti tarafından kurulmuş olan ilk polis biriminin kuruluş tarihi olan 10 Nisan 1845 tarihi kabul edilmekte ve her yıl teşkilat tarafından kutlanmaktadır.
Polis terimi, kökeni Yunanca ve Latince olan bir kelimedir. Yunanca-Latince politika kelimelerinden türemiştir. Eski Yunanlılar kendi şehir devletlerine polis ismini vermişlerdir. Polis kelimesi, kuruluşu bulunduğu yerde kamu düzen ve güvenliğini koruyan, yasaların adil ve eşit bir şekilde uygulanmasını sağlayan teşkilat, kolluk, zabıta, şehirde güvenliği sağlamakla yükümlü kişiler anlamında kullanılmıştır. Polis kelimesinin yerine emniyet deyimi de kullanılmaktadır.
Polis, görevi itibariyle; asayişi, amme, şahıs tasarruf emniyetini ve mesken masuniyetini koruyan, halkın ırz can ve malını muhafaza ve ammenin istirahatını temin eden, yardım isteyenlere, yardıma muhtaç olan çocuk, alil ve acizlere muavenet eden, kanun ve nizamnamelerin kendisine verdiği vazifeleri yapan silahlı icra ve inzibat kuvvetidir.
Genel olarak polis, bir ülkenin sükûn, güvenlik ve düzenini sağlamak ve korumakla görevlidir. Bunu yerine getirirken önceden belirlenmiş müeyyidelere uymakla yükümlü ve hükümet tarafından alınan ve yerine getirilmesi istenen kararların icrasını sağlamakla görevlidir.
Polis yasasına göre polisin görevi, hukuk ve ve toplum düzenini güvence altına almak, asayişi ve güvenliği sağlamak, aynı zamanda suç işlenmesini önceden engellemek, işlenen suçları günışığına çıkartmak ve yargı makamlarına yargıya hazır olacak biçimde ulaştırmaktır.
27 Mart 2012 Salı
ZİYA GÖKALP
-Ailesi-
Ziya Gökalp 23 Mart 1876'da, yerel bir gazetede çalışan memur Çermikli Tevfik Bey'in oğlu olarak Diyarbakır Çermik'te dünyaya geldi. Annesi Zeliha Hanım’dır . 16. yüzyıla kadar Araplar ve Farslar egemenliğinde olan Diyabakır sonradan Türk, Kürt ve Ermeni toplulukların millî çekişmeleri ile şekillenmiştir. Bu kültürel ortamın onun millî benliğine etki ettiği öne sürülmüştür. Sonraları, siyasi düşmanları onun Kürt kökenli olduğunu öne sürdüğünde, Gökalp, babası tarafından Türk ırkına sahip olduğundan emin olduğunu ama aslında bunun önemsiz olduğunu belirtmiştir. "Sosyolojik çalışmalarımdan öğrendim ki milliyet, eğitime dayalıdır". Bazı tarihçiler buna rağmen onu Kürt asıllı olarak tanımlamışlardır.
-Öğrencilik Yılları-
Eğitimine doğduğu yer olan Diyarbarkır’da başladı. 1886’da Mektebi Rüştiye-i Askeriyye’ye (Askeri Lise) girdi; özgürlük düşüncesini ilk defa bu okuldaki hocası Kolağası (Önyüzbaşı) İsmail Hakkı Bey aşıladı. Askeri rüştiyenin son sınıfında iken babasını kaybetti.1890’da amcası Müderris Hacı Hasip Bey’den geleneksel İslam ilimleri ile ilgili ders almaya başladı. Öğrenimine İstanbul’da devam etmek istediyse de bu imkânı bulamayınca 1891’de Diyarbakır’da İdadi Mülkiye’nin(Sivil Lise) ikinci sınıfına kaydoldu. Son sınıfta öğrenci iken “Padişahım Çok Yaşa” yerine “Milletim Çok Yaşa” diye bağırması, hakkında soruşturma açılmasına yol açtı. O sırada okul süresinin beş yıldan yedi yıla çıkması üzerine 1894’te okuldan ayrıldı.
Liseden ayrıldıktan sonra amcasından Arapça ve Farsça dersleri aldı. Tasavvufla ilgilendi. Fransızca öğrenmeye başladı. Diyarbakır’daki kolera salgını nedeniyle bu şehirde görevlendirilen Doktor Abdullah Cevdet Bey ile tanıştı, fikirlerinden etkilendi. Ekonomik sıkıntılar yüzünden öğrenimine devam etmek için İstanbul’a gidememesi, ailesinin evlenmesi için baskı yapması gibi nedenler 18 yaşındaki Mehmet Ziya’yı intihara sürüklediİntihar girişiminin sebebi olarak idadideki hocası Dr. Yorgi Efendi’den aldığı felsefe eğitimi ve ailesinin verdiği dini eğitim arasında yaşadığı çatışma da gösterilmektedir. Kafasına sıktığı kurşun, güç koşullar altında yapılan morfinsiz bir ameliyatla çıkarıldı. Ameliyatı gerçekleştiren Dr. Abdullah Cevdet Bey ve Diyarbakır’da bulunan genç bir Rus operatördü. İntihar girişiminden sonra kendisini tekrar okumaya verdi. Özgürlüğe düşman olanlara çatan pek çok şiir yazdı.
1896'da , Erzincan Askeri Lisesi’nde öğrenci olan kardeşi Nihat sayesinde Harp Okulu öğrencileri ile birlikte İstanbul'a giden Gökalp, ücretsiz olduğu için Baytar Mektebi'ne kaydını yaptırdı. Buradaki öğrenimi sırasında ülkedeki özgürlük hareketine katılmış insanlarla tanışmak için gayret gösterdi; İbrahim Temo ve İshak Sükûti ile görüştü. Jön Türkler’den etkilendi. İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne katıldı.
Ziya Gökalp 23 Mart 1876'da, yerel bir gazetede çalışan memur Çermikli Tevfik Bey'in oğlu olarak Diyarbakır Çermik'te dünyaya geldi. Annesi Zeliha Hanım’dır . 16. yüzyıla kadar Araplar ve Farslar egemenliğinde olan Diyabakır sonradan Türk, Kürt ve Ermeni toplulukların millî çekişmeleri ile şekillenmiştir. Bu kültürel ortamın onun millî benliğine etki ettiği öne sürülmüştür. Sonraları, siyasi düşmanları onun Kürt kökenli olduğunu öne sürdüğünde, Gökalp, babası tarafından Türk ırkına sahip olduğundan emin olduğunu ama aslında bunun önemsiz olduğunu belirtmiştir. "Sosyolojik çalışmalarımdan öğrendim ki milliyet, eğitime dayalıdır". Bazı tarihçiler buna rağmen onu Kürt asıllı olarak tanımlamışlardır.
-Öğrencilik Yılları-
Eğitimine doğduğu yer olan Diyarbarkır’da başladı. 1886’da Mektebi Rüştiye-i Askeriyye’ye (Askeri Lise) girdi; özgürlük düşüncesini ilk defa bu okuldaki hocası Kolağası (Önyüzbaşı) İsmail Hakkı Bey aşıladı. Askeri rüştiyenin son sınıfında iken babasını kaybetti.1890’da amcası Müderris Hacı Hasip Bey’den geleneksel İslam ilimleri ile ilgili ders almaya başladı. Öğrenimine İstanbul’da devam etmek istediyse de bu imkânı bulamayınca 1891’de Diyarbakır’da İdadi Mülkiye’nin(Sivil Lise) ikinci sınıfına kaydoldu. Son sınıfta öğrenci iken “Padişahım Çok Yaşa” yerine “Milletim Çok Yaşa” diye bağırması, hakkında soruşturma açılmasına yol açtı. O sırada okul süresinin beş yıldan yedi yıla çıkması üzerine 1894’te okuldan ayrıldı.
Liseden ayrıldıktan sonra amcasından Arapça ve Farsça dersleri aldı. Tasavvufla ilgilendi. Fransızca öğrenmeye başladı. Diyarbakır’daki kolera salgını nedeniyle bu şehirde görevlendirilen Doktor Abdullah Cevdet Bey ile tanıştı, fikirlerinden etkilendi. Ekonomik sıkıntılar yüzünden öğrenimine devam etmek için İstanbul’a gidememesi, ailesinin evlenmesi için baskı yapması gibi nedenler 18 yaşındaki Mehmet Ziya’yı intihara sürüklediİntihar girişiminin sebebi olarak idadideki hocası Dr. Yorgi Efendi’den aldığı felsefe eğitimi ve ailesinin verdiği dini eğitim arasında yaşadığı çatışma da gösterilmektedir. Kafasına sıktığı kurşun, güç koşullar altında yapılan morfinsiz bir ameliyatla çıkarıldı. Ameliyatı gerçekleştiren Dr. Abdullah Cevdet Bey ve Diyarbakır’da bulunan genç bir Rus operatördü. İntihar girişiminden sonra kendisini tekrar okumaya verdi. Özgürlüğe düşman olanlara çatan pek çok şiir yazdı.
1896'da , Erzincan Askeri Lisesi’nde öğrenci olan kardeşi Nihat sayesinde Harp Okulu öğrencileri ile birlikte İstanbul'a giden Gökalp, ücretsiz olduğu için Baytar Mektebi'ne kaydını yaptırdı. Buradaki öğrenimi sırasında ülkedeki özgürlük hareketine katılmış insanlarla tanışmak için gayret gösterdi; İbrahim Temo ve İshak Sükûti ile görüştü. Jön Türkler’den etkilendi. İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne katıldı.
20 Mart 2012 Salı
ATASÖZÜ
--Gören gözün hakkı vardır.--
Kendisinden faydalanılan, elde de yeterince bulunan, başkalarında bulunmayan yiyecek ya da imrenilecek bir şeyden gören kimselere de mümkünse vermek gerekir. Çünkü göz görünce gönülde o şeyi arzu eder.
Kendisinden faydalanılan, elde de yeterince bulunan, başkalarında bulunmayan yiyecek ya da imrenilecek bir şeyden gören kimselere de mümkünse vermek gerekir. Çünkü göz görünce gönülde o şeyi arzu eder.
18 Mart 2012 Pazar
PAPAĞAN
--Papağan--
Papağan, Psittaciformes (papağansınlar) takımını oluşturan kıvrık gagalı, etli ve kalın dilli, parlak tüylü, sıcak yerlerde yaşayan kuş türlerine verilen ad.Yaşadığı yerler: Afrika, Amerika, Asya ve Okyanusya’nın tropikal orman bölgelerinde. Özellikleri: Kıvrık gagalı, etli ve kalın dilli, parlak tüylü, sıcak memleket kuşları. Tırmanma anında gagalarını üçüncü bir ayak gibi kullanırlar. Taklit kabiliyetleri yüksek hayvanlardır. Ömrü: 60-100 yıl. Çeşitleri: 300’den fazla türü vardır. Kakadu, jako, lori, dudu, makav (ara), muhabbet kuşu meşhurlarıdır.
-Mavi Makav-
SİNCAPLAR
--Sincaplar--Vücudunun üst kısmı açık sarıdan kırmızımsı kahverengine ve siyaha kadar değişir. Alt tarafı tamamen beyazdır. Kışın, kıl uçlarında siyah pigment miktarı artar. Bu nedenle kırmızı renkte olanlar, kışın daha koyu görünür. Kuyruktaki tüyler uzundur ve kuyruklarını kıvırıp sırtlarına değdirebilirler. Gözleri iri ve patlaktır. Kulakların ucunda (kışın daha fazla) tüy demeti bulunur. Arka ayakları daha uzun ve daha güçlüdür. Boyları 18-25 cm, kuyrukları 14-20 cm arasındadır ve 280-480 gram ağırlığındadırlar.


Zürafalar
--Zürafa--
Zürafa, Orta Afrika'da. Özellikleri: Karada yaşayan en uzun boylu memeli. Yerden yüksekliği 4-5 metredir. Ağaç yaprakları ve filizlerle beslenir. Ömrü: 25-30 yıl. Çeşitleri: İki türü vardır. Lekeli zürafa (G.camelopardalis), Ağlı zürafa (G.reticulata).
Zebralar
--Zebra--
Zebralar siyah ve beyaz çizgili postlarından ötürZebra, atgiller (Equidae) familyasını oluşturan tek cins Equus'un Hippotigris alt cinsinde sınıflanan canlı türlerinin ortak adıdır. Atın yakın akrabalarından olan ü kolayca tanınırlar. Yalnız Afrika'da bulunan bu hayvanlar seyrek ağaçlı ve otlarla kaplı açık alanlarda yaşarlar ve sık sık antiloplarla birlikte sürüler oluştururlar. Zebralar, tıpkı atlarda olduğu gibi, yele denilen saçlara sahiptirler.
Köpekler
--Köpekler--
Köpekler doğdukları andan itibaren insanlara karşı sevgi duyarlar. Bu şekilde dünyaya gelen tek hayvan türü köpektir.
Bu nedenle siz köpeklere yakınlık göstermeseniz de onlar sizi çoktan benimsemiştir. Yeni aldığınız köpeğiniz sahibi olduğunuzu hissettiği andan itibaren kokunuzu benimsemiştir. Bulunduğu mekanlarda özellikle sizin eşyalarınızın üzerine uyumayı tercih eder. Sizin kokunuz onu rahatlatır.
Annesinden yeni ayrılmış olan köpek sahibini en yakın dostu olarak görmektedir. Köpeklere davranışlarını kontrol edebilmeleri için yardım ettiğiniz taktirde sizin sadık dostunuz olmamaları için hiç bir neden kalmayacaktır.
Köpek pedagojisi artık bu aşamada size yardımcı olmaya başlıyor. Pedagoji uzmanları köpeklerin gelişim sürecini takip altına alarak köpeklerin yönlendirmeye çalışırlar.
Köpekler doğdukları andan itibaren insanlara karşı sevgi duyarlar. Bu şekilde dünyaya gelen tek hayvan türü köpektir.
Bu nedenle siz köpeklere yakınlık göstermeseniz de onlar sizi çoktan benimsemiştir. Yeni aldığınız köpeğiniz sahibi olduğunuzu hissettiği andan itibaren kokunuzu benimsemiştir. Bulunduğu mekanlarda özellikle sizin eşyalarınızın üzerine uyumayı tercih eder. Sizin kokunuz onu rahatlatır.
Annesinden yeni ayrılmış olan köpek sahibini en yakın dostu olarak görmektedir. Köpeklere davranışlarını kontrol edebilmeleri için yardım ettiğiniz taktirde sizin sadık dostunuz olmamaları için hiç bir neden kalmayacaktır.
Köpek pedagojisi artık bu aşamada size yardımcı olmaya başlıyor. Pedagoji uzmanları köpeklerin gelişim sürecini takip altına alarak köpeklerin yönlendirmeye çalışırlar.
7 Mart 2012 Çarşamba
-ÇEVRE KİRLENMESİN DİYE-
Çevreni hiç kirletme,
Kirletene de dur de,
Hayvanlarımız ölmesin,
Çevre kirlenmesin diye….
Çevreni düşün biraz da,
At çöpü çöp kutusuna,
Saygı duy hep ağaca,
Çevre kirlenmesin diye…
Akan suyu bitirme,
Çöpleri atma denize,
Tükürme hiç caddelere,
Çevre kirlenmesin diye…
Çevreyi kirletme ki,
Temiz olsun Dünya’mız,
Gelecek nesli düşün,
Çevre kirlenmesin diye…
YAZAR:Elif Aydınlık Kaynak:http://www.antoloji.com/cevre-kirlenmesin-diye-siiri/
Tatil bitti
Bir işadamı, oldukça yoğun ve yorucu geçen bir seneden sonra tatile çıkmaya karar verir. Eşi de kendisi gibi meşgul olduğu için birlikte tatil yapacakları bir dönem ayarlamak zor olur. İspanya kıyılarında bir otel bulur ve bulduğu ilk uçakla oraya gider. Otele yerleşirken bir aylık bir rezervasyon yaptırır. Bir hafta kadar güzelce tatil yaptıktan sonra, bir akşam yemeğinde garson kendisine bir mektup iletir. Mektubu okuyan işadamı, tatilini geçirdiği otelin yöneticisinin yanına gider. "Ne yazık ki tatil sona erdi..." Yönetici şaşırır ve üzülür. "Ama beyefendi, bir aylık rezervasyon yaptırmıştınız, ne oldu böyle aniden?" İşadamı çaresiz bakışlarla cevap verir: "Evet bir ay kalacağım, ama tatil bitti. Karım işinden izin almayı başarmış ve iki gün sonra burada olacakmış..."
3 Mart 2012 Cumartesi
Kayseri
ŞEHİRİN ADI:KAYSERİ
1.Bu şehiri duyunca akla il gelen şey?
Cevap:Kayseri Mantısı.
2.Gezilecek tarihi yerleri?
Şahmelik Kalesi: Develi ilçesinin Şahmelik köyü yakınlarındadır. Romalılar döneminde yapılan kale, Bizanslılar tarafından da kullanılmıştır. Günümüzde harab vaziyettedir.
Develi Kalesi: Develi ilçesinin batısında sarp kaya üzerine
1.Bu şehiri duyunca akla il gelen şey?
Cevap:Kayseri Mantısı.
2.Gezilecek tarihi yerleri?
Şahmelik Kalesi: Develi ilçesinin Şahmelik köyü yakınlarındadır. Romalılar döneminde yapılan kale, Bizanslılar tarafından da kullanılmıştır. Günümüzde harab vaziyettedir.
Develi Kalesi: Develi ilçesinin batısında sarp kaya üzerine
yapılmıştır. Harab vaziyettedir.
3.Şehirin adını duyunca akla gelen yemekler?
Mantı,pastırma,sucuk,Pastırmalı börek,Tepsi mantısı,Kayseri köftesi,Avcı böreği,çemen.
4.Derdim var benim,Al bostancı bir bostan ver,Allı yemeni
Yapan:Metehan Kayalı Kaynak:http//www.turkuyurdu.com/yoreler/kayseri-yoresi-turkuleri.htm
3.Şehirin adını duyunca akla gelen yemekler?
Mantı,pastırma,sucuk,Pastırmalı börek,Tepsi mantısı,Kayseri köftesi,Avcı böreği,çemen.
4.Derdim var benim,Al bostancı bir bostan ver,Allı yemeni
Yapan:Metehan Kayalı Kaynak:http//www.turkuyurdu.com/yoreler/kayseri-yoresi-turkuleri.htm
--Kayseri Ercies--
28 Şubat 2012 Salı
Şiir
-Eğitim-
Eğitim dediğin tükenmez bitmez
Beşikten mezara sürer eğitim
Okumak istersen bir ömür yetmez
İnsanı hırpalar yorar eğitim
Eğitim inanmak azimle başlar
Gerçeğe dönüşür hayaller düşler
Oturur yerine bozulan taşlar
Toplumu kuşatıp sarar eğitim
Verilen emekler gitmez boşuna
Katık olur döner ekmek aşına
İnsanlar kavuşur kendi işine
Refaha huzura yarar eğitim
Okuyan cevherdir yolda kalır mı?
Okumayan toplum huzur bulur mu?
Bilenle bilmeyen hiçbir olur mu?
Bilenin hakkını verir eğitim
Beşikten mezara sürer eğitim
Okumak istersen bir ömür yetmez
İnsanı hırpalar yorar eğitim
Eğitim inanmak azimle başlar
Gerçeğe dönüşür hayaller düşler
Oturur yerine bozulan taşlar
Toplumu kuşatıp sarar eğitim
Verilen emekler gitmez boşuna
Katık olur döner ekmek aşına
İnsanlar kavuşur kendi işine
Refaha huzura yarar eğitim
Okuyan cevherdir yolda kalır mı?
Okumayan toplum huzur bulur mu?
Bilenle bilmeyen hiçbir olur mu?
Bilenin hakkını verir eğitim
EDİSON
--EDİSON--
Bini aşkın buluş yapan, bu arada elektrik ampulünü fonografi ve film gösterme makinelerini geliştiren Amerikalı mucittir. 7 yaşındayken ailesi ile birlikte Michigan'daki Port Huron'a yerleşen Edison, ilk öğretimine burada başladıysa da yaklaşık üç ay sonra algılamasının yavaşlığı nedeniyle okuldan uzaklaştırıldı. Bundan sonraki üç yıl boyunca özel öğretmenlerle eğitildi.
Son derece meraklı ve yaratıcı kişiliğe sahip bir çocuk olan Edison, 10 yaşına geldiğinde kendisini fizik ve kimya kitaplarına verdi ve bu arada evlerinin kilerinde bir kimya laboratuvarı kurdu. Özellikle kimya deneylerine ve Volta kaplarından elektrik akımı elde etmeyi yönelik araştırmalara ilgi duydu; bir süre sonra kendi başına bir telgraf aygıtı yaptı ve Mors alfabesini öğrendi.
O günlerde geçirdiği bir hastalık nedeniyle kulakları ağır işitmeye başladı. 1878'de
New York adında birden fazla başlık bulunmaktadır. ABD’nin kuzeydoğusunda yer alan, bu kıtanın en büyük nüfuslu şehri. New York eyâletinin güneydoğu kesiminde, Hudson Irmağının ağzında yer alır. Şehrin alanı 787 km2, nüfûsu ise yaklaşık 10 milyon civârındadır.
...Tümünü okumak için linke tıklayınız.
William Wallace'ın yaptığı 500 mum gücündeki ark lambasından etkilenen Edison, bundan daha güvenli olan ve daha ucuz bir yötemle çalışan yeni bir elektrik lambasını geliştirme çalışmasına girişti. Bu amaçla açtığı bir kampanyanın yardımıyla önde gelen işadamlarının parasal desteğini sağladı ve Edison Electric Light Company'yi kurdu....Tümünü okumak için linke tıklayınız.
Oksijenle yanan elektrik arkı yerine, havası boşaltılmış bir ortamda ışık yayan ve düşük akımla çalışan bir ampul yapmayı tasarlıyordu. Bu amaçla, 14 ay boyunca filaman olarak kullanabileceği bir metal tel yapmaya uğraştı .Sonunda 21 Ekim 1879'da, özel, yüksek gerilimli elektrik üreteçlerinden elde ettiği akımla çalışan, karbon filamanlı elektrik ampulünü halka tanıttı.
Sonraki yıllarında Edison, burada laboratuvarının 10 katı kadar bir laboratuvar açtı. İki kez evlenen Edison'un 6 çocuğu oldu. Yaşamının sonuna kadar yeni buluşlar yapmaya devam etti. Geriye çığır açıcı buluşlarını yanı sıra, gözlemleriyle dolu 3.400 not defteri bıraktı.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)